Hakemli Makale

Yapay Olgu Teorilerinin Hukuki Pozitivizm ve Doğal Hukuk Teorisi ile Uyumluluğu

Abdullah Ada   Özet: Bu çalışmada, yapay olgu teorilerinin hukuk teorileriyle olan ilişkisi hukuki pozitivizm ve doğal hukuk teorisi özelinde incelenecektir. Özel olarak araştırılacak soru, yapay olguların ontolojisine dair teorilerin, hukuki pozitivizm ve doğal hukuk teorileriyle benzeşen ve farklılaşan yönlerinden bu sonraki tür teoriler bakımından inceleme konusu edindikleri “hukuk”u açıklamada yeterlilik/eksiklik gösterdikleri yönünde çıkarılabilecek sonuçların ne olduğudur. Bu bağlamda, hukuki pozitivizmin teorik varsayımları yönüyle yapay olgu teorileriyle paralellik arz ettiği, doğal hukuk teorisinin ise bu teorilerce öngörülen “niyet ve fonksiyon” öğelerine açıklamalarında …
Makale

Mekân: Hukuk Fakültesi Apartmanı

Rukiye Akkaya Kia   Mekân, doğrudan tabii sınırlara gönderme yapan bir kavram. Kavramların tanımını, içeriğini, biçimini değiştiremiyoruz. Hal böyle olunca, mekâna dair imge, ister istemez fiziksel boyutlara gelip yerleşiyor. Bir tasvir ya da düş dünyasının kurmacası eşliğinde, bu boyutlar çeşitlenebilir. Ama nihayetinde bir kalıba oturur. Mekâna ilişkin hep somut bir hüküm vardır kafamızda. Mekân, dürtüsel barınma ihtiyacının taşıyıcısı ve insanın dış dünyada baş edemediği türlü tehlikelerden korunduğu yerdir. Başkalarından korunduğumuz sınırlarımızdır.    Tam metin için tıklayınız. (PDF)
Makale

Divina Comedia-Cehennem - Bir Okuma Teşebbüsü

Meliha Cemre Sarıışık   İlahi Komedya, okumadan önce bana çok şey vadetti. Dante, üç bölümden oluşan (Cehennem-Araf-Cennet) bu şiiri 1307-1321 yılları arasında yazmış. Latince değil İtalyanca olarak yazılan kitapta toplam dize sayısı 14.233. Önsözde Dante’nin yaşamı, yaşadığı ortamın hâkim zihniyeti, çevresindeki insanlar, siyasi yaşamı ve diğer eserlerine ilişkin epeyce bilgi mevcut. Kitabın çevirmeni Rekin Teksoy, hukuk öğrenimi sonrasında yirmi yılı aşkın bir süre sinema sanatı ve sinema edebiyat ilişkileri dersleri vermiş, pek çok dergide sinema eleştirmenliği yapmış, 90’larda bir tv kanalında 601 hafta …
Editörden

Editör'den... (2019, Cilt: 6 Sayı: 1)

Ertuğrul Uzun Hukuk Kuramı’nın kıştan bahara geçişe tanıklık eden bu sayısı, aynı zamanda derginin altıncı yılının da ilk sayısı. Geçen sayıda olduğu gibi 24-25 Kasım 2018 tarihlerinde Eskişehir’de gerçekleştirilen Hukuk ve Distopya Sempozyumu’nun ürünlerini paylaşmaya devam ediyoruz.  Tam metin için tıklayınız. (PDF) İçindekiler ve künye için tıklayınız. (PDF)
Makale

Özgür İradenin Yok Edilişi: Burgess’in Otomatik Portakalı’nda Suçlu Olmak

Ceylan Yaşar   Özet: Karanlık, korku dolu ve kişinin içerisinde yer almayı asla istemeyeceği bir gelecek tablosu çizen distopik eserler günümüz toplumlarının içerisinde bulunduğu tehlikeleri gözler önüne sermesi açısından oldukça önemlidir. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı veya tamamen ortadan kaldırıldığı distopyalarda, birey ve toplumun özgür iradesi her zaman tehlike altındadır. Bir seçim veya seçme hakkından söz etmenin mümkün olmaması distopyaları benzerlerinden ayıran temel noktalardan biridir.   Tam metin için tıklayınız. (PDF)
Makale

Otomatik Portakal ya da Androidler Aleminde Ceza Hukuku ve Kriminoloji

Ozan Erözden   Nörobilim (sinirbilim), çok genel bir tanımla, canlılarda sinir sisteminin yapısı, işleyişi ve bozukluklarını araştıran bilim dalıdır. Çok disiplinli bir araştırma alanı olarak nörobilim; nöroloji, psikiyatri, vb. tıp dalları yanında kimya, genetik bilimi, davranış bilimleri, mühendislik (özellikle bilgisayar mühendisliği), dilbilim, matematik, psikoloji, felsefe, fizik gibi birçok bilim dalıyla ilişkileniyor. Son çeyrek yüzyılda nörobilimin ekonomi, hukuk, eğitim gibi sosyal bilim dallarıyla da ilgisinin kurulduğunu görüyoruz.   Tam metin için tıklayınız. (PDF)
Makale

Tolstoy’da Bir Varoluş Sorunu Olarak Hakikat Sevgisi ve Şiddet

Rukiye Akkaya Kia   İnsanın sahiciliğini gösteren en önemli belirti, ne yaptığı ile ilintili olarak ne zaman yaptığıdır. Tolstoy’un yaşamı ve yazdıkları takip edildiğinde, ahlakçı bir filozof, soylu şımarıklığını merhametine kurban etmiş bir aristokrat, mistik bozguncu ve hatta bir anarşist olarak değerlendirilebilir. Kendisi, insanlığın çektiği acılara bir çare olamadı, ama –kendisininkini de dâhil ederek- acılarına çare bulamayanların yaşadıkları dramları anlattı. Adalet ve hakikat sorununa yönelik her sorgulama, geçişken biçimde toplumda gözlemlediğimiz, kendi öz çıkarı adına diğerinin düştüğü durumu vicdan ile tartmadır. Tolstoy’da …
Makale

Bir Frankenstein Olarak Hukuk ve Hukuk Metodolojisinin İki Yüzü: Ütopya/Distopya

Buket Karaman Özet: Edebiyattan sinemaya, müzikten görsel sanatlara yakın tarihin “şen bilim”inde ütopyadan distopyaya bir paradigma kayması söz konusu gibi. Fantezinin ütopyadan distopyaya savrulduğu kırılma noktasını, aydınlanmanın diyalektiğinde; rasyonalitenin potansiyelinde daha doğrusu aklın irrasyonelin sınırlarına varan yelpazesinde aramak, neden distopya çağında yaşadığımızı anlamak için bir anahtar olabilir. Modernizmle birlikte kök salan ütopyacı tasavvur modernizmin kriziyle birlikte yerini anomalilere bırakmıştır. Bu anomalinin kaynağında aklın ve bilimin mistifikasyonu yatar. Anti-hukuk çağında hukukun bilgisini ararken bulunduğumuz konumun ve çözüm hattının nerede olduğunu anlamanın yolu …
Makale

Tiyatro Tarihinden Anayasa Tarihine: Ölüm Cezasını Tartışmak

Bezar Eylem Ekinci Victor Hugo’nun kaleminden dökülen bu sözler, saatler sonra idam edilecek bir mahkûm tarafından söylenir. Mahkûmun, idam edileceği saate kadar, kendisini öldürmemesi için devlet görevlileri tarafından korunması çelişkili gelebilir. İdam mahkûmu, bir insana yapılacak en büyük işkencelerden birinin, öleceği günü ve saati bilerek, infaz edilmeyi beklemesi olduğunu söyler ve kızını düşünürken şu sözlerle seslenir: “Marie, beni öldürecekler, bunu anlıyor musun? Hem de her şeyin düzene girmesi için törenle, soğukkanlılıkla!” Bir edebiyat eserinden yapılan bu kısa alıntılarda, ölüm cezasına ilişkin …
Editörden

Editörden (Cilt:5 Sayı:3)

Kasım Akbaş Beşinci yılımızın kapanış sayısı… Kuramsal alan, gündelik reflekslerle inşa edilemez. Kuram teriminin kendisi bir birikime, bir sürece, karşılıklı etkileşime, diyaloga ve tartışmaya işaret ediyor. Hukuk Kuramı dergisinin ortaya çıkışında, on yıllara dayanan hayaller kuruyorduk. Üretecek, biriktirecek, diyaloga katılacak ve etkileşim yaratacaktık. Bu büyük hayal içerisinde beş yıl, ancak küçük bir adım olabilir. Ama bu küçük adımın atılmasının bile deli cesareti gerektirdiği bir zaman ve mekânda yaşıyorsanız, beş yıl aynı zamanda bir sabır ve inat olarak da görülebilir. Oysa ne …